Dünyayı Bekleyen Büyük Tehlike: Susuzluk
TÜM BİREYLER OLARAK SUYUMUZUN ÖNEMİNİN FARKINA VARALIM VE SU KITLIĞI KAPIMIZI ÇALMADAN SU TASARRUFUNA KATKI SUNALIM!!!
Bugün dünya nüfusunun üçte biri tatlı
suya erişimde sıkıntı çekmektedir. Acil olarak tedbir alınmazsa 2030 yılında bu
oranın toplam nüfusun üçte ikisine ulaşacağı tahmin edilmektedir. Su,
medeniyetlerin etrafında kurulduğu, bilim insanlarının başka gezegenlerde hayat
emaresi olarak aradığı, her türlü teknolojik gelişmede kaçınılmaz olarak
kullanılan yeryüzünün en büyük zenginliği ve hayatın olmazsa olmazıdır.
Su, medeniyetlerin etrafında
kurulduğu, bilim insanlarının başka gezegenlerde hayat emaresi olarak aradığı,
her türlü teknolojik gelişmede kaçınılmaz olarak kullanılan yeryüzünün en büyük
zenginliği ve hayatın olmazsa olmazıdır. Dörtte üçünün sularla kaplı olduğu
dünyamızda denizler ve okyanuslar hariç yeryüzünde sabit miktarda bulunan tatlı
su, sadece insanların temel yaşam ihtiyacını karşılama konusunda değil, ayrıca
tarım, endüstri ve bilhassa hidrogüç santralleri açısından da son derece büyük
öneme sahiptir.
Ancak küresel ısınma, hızlı nüfus
artışı, çevre kirliliği ve endüstriyel atıkların arıtılmadan doğrudan su
kaynaklarına karışması gibi sebeplerle tatlı ve temiz su kaynakları yok olma
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bütün dünya halklarını tehdit eden bu sorunun
çözümüne yönelik özellikle gücü elinde bulunduran devletlerin su kaynaklarının
korunması için yeni politikalar üretmesi gerekmektedir. Zira bu ülkeler hem su
tüketiminin en fazla olduğu hem de su kaynaklarını en çok kirleten ülkeler
olarak bu durumdan sorumludur. Hayatın ana maddesi olan suyun korunması ve
herkese eşit dağılımı için sadece tüketimi ön plana çıkaran faydacı kapitalist
yaklaşımlar yerine, suya eşit erişim imkânı sağlayacak yeni anlayışlar benimsenmeli
ve yeni teknolojiler geliştirilmelidir. Aksi halde hem insan nesli için hem de
dünya üzerindeki tüm canlılar için büyük bir felaket senaryosu kapıda
beklemektedir.
Suyun yeryüzündeki dağılımı: Tatlı su kıtlığı sorununu anlamak için öncelikli olarak suyun yeryüzündeki dağılımı ele alınmalıdır. Dörtte üçünün sularla kaplı olduğu dünyamızdaki suyun %97,5’i tuzlu su, %2,5’i tatlı sulardan oluşmaktadır. Mevcut tatlı suyun %68,9’unu buzullar, %30,8’ini yer altı suları ve %0,3’ünü yüzey suları (akarsular, nehirler vb.) ihtiva ederken %0,3’lük bir miktarı da atmosferde buhar halinde bulunmaktadır (Ülkemiz yeryüzündeki tatlı su miktarının sadece %1’ine sahiptir.). Kanada, Kuzey Amerika, Orta ve Güney Amerika, Avrupa’nın kuzey bölgeleri, Asya’nın kuzey kesimleri ve güneyindeki ekvatoral yağış alan bölgeler dünyanın tatlı su kaynakları bakımından zengin ülkeleri olarak görülürken, buna karşın Afrika, Ortadoğu, Güneydoğu Asya’nın bir kısmı tatlı su kaynakları konusunda en fakir bölgelerdir.
Susuzluk üzerindeki etkenler: Çok yakın bir gelecekte tüm dünyanın karşı karşıya kalacağı susuzluk tehlikesi, dolaylı da olsa küresel ısınma ve hızlı nüfus artışının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. İklim değişiklikleri bu oranların dağılımında dünya genelinde çeşitli etkilere sahiptir. Bu etkilerin başında tatlı su kaynağı olarak görülebilecek olan kutup buzullarının küresel ısınmanın etkisiyle eriyerek denizlere karışması gösterilebilir. Ayrıca sıcaklığın artmasıyla buharlaşan tatlı suyun atmosferde birikmesi ve ani soğumaların yaşandığı dönemlerde aşırı yağışlar şeklinde yeryüzüne inmesi de önemli bir doğal felaket olan sellere sebep olmaktadır. Her ne kadar yağışlar yer altı ve yer üstü su kaynaklarına katkıda bulunuyor görünse de yeryüzüne kümülatif olarak inen yoğun yağmur suları sellere sebebiyet vererek kaynak oluşturabilecek suyun doğrudan okyanuslara ve denizlere karışmasına yol açmaktadır.
En ciddi
felaket senaryolarından biri de çok yakın bir gelecekte patlak vermesi beklenen
su savaşlarıdır. Avrupa’nın ortasından geçen ve 19 Avrupa ülkesi tarafından
paylaşılan Tuna Nehri ve 11 Afrika ülkesi tarafından paylaşılan Nil Nehri
örnekleri üzerinden düşünülecek olduğunda, çıkabilecek savaşın boyutlarını
tahmin etmek çok da zor olmayacaktır. Yeryüzünde çok sayıda ülke tarafından
paylaşılan nehirlerdeki suyun artan tüketimi karşılayamaması, gelecekte su
sorunu üzerine çıkması beklenen savaşları daha da olası hale getirmektedir.
Aynı tehlike, Fırat ve Dicle gibi nehirlerini güneydoğu komşuları ile paylaşan
Türkiye için de geçerlidir. Çok yakın bir gelecek için öngörülen bu büyük
tehlike bütün insanlığı tehdit etmektedir.